
Diyanet İşleri Başkanlığı, bu yıl Muharrem matemi boyunca, çeşitli illerde Kerbela olayını anlatan konferanslar düzenledi. Konferansların konuşmacısı Diyanet İşleri Başkanlığı Müşaviri Sayın İhsan Ünlü idi. Ünlü, konferansların düzenlenmesi ve içeriğine dair sorularımızı samimi bir sohbet içerisinde cevapladı.
SORU: Sayın Hocam, Muharrem ayı dolayısıyla Anadolu’nun değişik yörelerini gezip konferanslar verdiniz. Sizi bu duruma iten motivasyon neydi?
Öncelikle, Diyanet İşleri Başkanlığı Müşaviri olarak bir görevlendirme neticesinde o bölgelere gittim.
Resmi sıfatımın yanı sıra, bu işe gönül vermiş, Alevilik-Bektaşilik ve Ehl-i Beyt konularında uzman bir kişi olarak din görevlilerimizi ve bölge insanını bilgilendirmemiz önemlidir.
Bu tür konularda halkı aydınlatmak ve farkındalık oluşturmak görevlerimiz arasındadır.
Böylesi konuların ayrıştırmalara değil, birlik ve beraberliğin pekişmesine katkı sağlaması en büyük motivasyon kaynağımızdır.
SORU: Hangi illerimizi gezdiniz?
Önce Erzincan ilimize gittik. Akabinde Amasya’ya geçtim. Buralarda merkezdeki salonlarımızda merkez teşkilatındaki görevlilerimize yönelik konferanslarım oldu.
Arkasından Tokat’a gittim. Burada merkez dahil 6 ilçemizde değişik salonlarda halkın da katıldığı din görevlilerimize yönelik konferanslar verdik.
Birkaç gün sonrasında ise Bursa ilimize giderek orada ihtisas merkezinde bulunan aday din görevlisi arkadaşlara ve sonrasında merkez teşkilatında görev yapan din görevlisi arkadaşlara konferanslar verdik.
Ertesi günü merkezde bulunan bir camimizde aşure etkinliğine katılım sağladık.
SORU: Konferanslarınızın ana teması neydi?
Konferanslarımızda ana tema, “Muharrem ayı ve Aşure” idi.
Bunun yanı sıra Kerbela Hadisesi ve buradan çıkarılacak dersler konusuydu.
SORU: Konferanslarınızın içeriğinden biraz bahseder misiniz?
Konferanslarımızda genel olarak Muharrem ayının önemine ve bu ayda cereyan eden hadiselere dikkat çektik. Bunlara kısaca değindikten sonra ümmetin ortak yarası ve hüznü olan Kerbela Hadisesinden kısaca bahsettik.
Konunun detayına girip kabuk bağlamış yaraları tekrar kaşımak yerine, işin hikmet ve ibret yönüne dikkatleri çekmeye çalıştık. Orada olaya karışan kişilerden ziyade kişilikler üzerinden ibretamiz yönlere odaklandık.
Bu noktada bize düşen nedir? Biz kimin safındayız? Benzer durumda olsa biz ne yapardık? Sorularının cevabını bulmaya çalıştık.
Bu meyanda dünyevi hırs ve ihtirasların insanları nerelere savurabileceği noktasında insanları düşündürmeye çalıştık. Yine kültürümüzün önemli ritüellerinden olan aşuredeki amaç ve hikmeti anlatmaya çalıştık.
Farklı özelliklere sahip bakliyattan oluşan o tatlı çorbadaki gibi, farklı özelliklere ve karakterlere sahip olan insanımızın da yeri geldiğinde tatlı bir birliktelik içerisinde yekvücut olarak kenetlenmesi gereğine dikkatleri çektik.
SORU: Sonuç olarak izlenimleriniz nedir, Sayın Hocam?
Sonuçta, çok iyi izlenimlerle ve büyük memnuniyetle geri döndüğümü söylemek isterim. Her şeyden önce insanımızın bu tür konulara aç olduğunu ve ehil insanların dilinden bu hakikatleri dinlemeye hasret olduklarını belirtmek isterim.
Özellikle Kerbela olayının ne kadar yürekleri dağlasa da gündeme getirilmesi, oradaki başta Hz. Hüseyin Efendimiz olmak üzere aziz şehitlerimizin hayırla anılmaları ve haksızlık karşısında dik duruşlarının ibretle zikredilmesinin manidar olduğu görülmektedir.
Gerek bölgemizde gerekse dünyada yeni Kerbelalar yaşanmaması adına bu tür hadiselerden ders çıkarılması noktasında hem fikir olunduğu görüldü. Şunu da sahadan aldığım bir izlenim olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, hangi mezhepten ve meşrepten olursa olsun aziz milletimiz Ehl-i Beyt’e hürmet ve muhabbette hemfikirdir. Ayrışma noktalarımızın terk edilip ortak noktalara yoğunlaşmamız gereken şu dönemde en önemli ortak payda Ehl-i Beyt sevgisidir.
Ve yine ülke bütünlüğümüz ve birlik-beraberlik noktasında, tarihte yaşanmış bu tür olayların ayrıştırmaya değil tam tersine bir olmaya, iri olmaya, diri olmaya vabeste olması gereği üzerinde anlaştık.
Konuşmalarımız esnasında kimi kardeşlerimizin duygulandıklarına ve gözyaşlarına hâkim olamadıklarına tanıklık ettik. Zaten bunun bir sonucu olsa gerek, necip milletimiz bu ayda oruç tutmaya gayret gösterir. Gösterişli ve lüks alışkanlıklarını terk eder bu günlerde. Aziz şehitlerimiz ve mübarek Ehl-i Beyt Hanedanı rahmet ve minnetle yâd edilir. Ruhlarına Yasinler okunur, hatimler indirilir, mersiyeler ve mevlitler okutulur. Sonunda onların ruhlarına ithafen aşureler yapılır ve dağıtılır. Milletimizin aile ocaklarında Ahmet, Mehmet, Muhammed, Ali, Hasan, Hüseyin, Fatma, Hatice, Zeynep vb. Ehl-i Beyt isimlerinin ağırlıklı olması tesadüfi değildir.
SORU: Son olarak neler söylemek istersiniz?
Birliğimize, dirliğimize katkı sunacak bu tür etkinliklerin artarak devam etmesini diliyorum. Cenabı Hak, böylesi acı ve gözyaşı dolu hadiseleri tekrar yaşatmasın. Ümmeti böylesi altından kalkamayacağı durumlarla imtihan etmesin. Bizlere de yeni Kerbelalar yaşanmaması adına uyanık olmayı, tarihten dersler çıkarıp acıların tazelenmemesi adına hakkın ve haklının yanında durabilmeyi nasip ve müyesser eylesin. Farklılıklarımızın zenginliğimiz olduğu teziyle ortak noktaları çoğaltıp birlikte yaşama bilincini yerleştirsin yüreklerimize, inşallah.
Allah bu milletin birlik ve beraberliğini bozmak isteyen şeytanlara fırsat vermesin.