
Diyanet İşleri Başkanlığı Müşaviri İhsan Ünlü, insan olmanın en hayati kıstaslarından birisini sorgulayarak, değerlendirmelerini okurları ile paylaşıyor: Diploma cehaleti giderir mi?
DİPLOMA CEHALETİ GİDERİR Mİ?
Gün geçmiyor ki hunharca bir cinayet haberiyle sarsılmayalım.
Şiddetin her türüyle irkilmeyelim!
Kadına şiddet, doktora şiddet, öğretmene şiddet…
İşin ilginç tarafı tahsili olan da olmayan da bu cahilane işlere bulaşıyor.
Hani Akif’in deyimiyle, diploma cehaleti giderse de eşeklik baki kalıyor.
Sevgisiz, ilgisiz büyüyen nesiller, toplumun başına bela patlamaya hazır bombalara dönüşüyor.
Merhamet duygusu gelişmemiş bireyler, ileride kurşun asker misali herkese patlayabiliyor.
Oysa bu güzel değerler, kadim tarihimizden bize intikal eden, bizi biz yapan alamet-i farikamız olan ölmez değerlerdi.
Merhamet, kadim değerlerimizin ve medeniyetimizin en bariz vasıflarından biriydi. Şu hâdise, o güzel insanların büyüğüyle küçüğüyle hem merhamette hem de cömertlikte nasıl bir seviyeye ulaştıklarını gösteren güzel bir anekdottur:
Hz. Hasan (r.a) bir gün Medine bağlarına uğramıştı. Orada zenci bir köle gördü. Köle, elindeki ekmekten bir lokma kendisi yiyor, bir lokma da önündeki köpeğe veriyordu. Böylece ekmeğini köpekle paylaşmıştı.
Hz. Hasan:
“–Delikanlı, sen kimsin?” diye sordu.
Köle:
“–Ebân bin Osman’ın hizmetçisiyim.” dedi.
Hz. Hasan:
“–Peki, bu bağ kime ait?” diye sorunca,
Köle:
“–Ebân bin Osman’a ait.” diye cevap verdi.
Hz. Hasan:
“–Sakın buradan bir yere ayrılma, birazdan buraya, senin yanına döneceğim!” diyerek oradan ayrıldı ve bağın sahibine gitti. Hem bağı hem de o zenci köleyi satın aldı.
Ardından kölenin yanına gelip:
“–Delikanlı! Seni satın aldım.” dedi.
Köle hemen ayağa kalkarak:
“–Başım gözüm üstüne! İtaat; Allah’a, Resul’üne ve sanadır!” dedi.
Bu samimi sözler, Hz. Hasan’ı daha da duygulandırdı.
Hz. Hasan:
“–Sen Allah için hürsün! Bu bağı da sana hibe ediyorum!” dedi.
Köle ise:
“–Efendim! Ben de bu bahçeyi, beni kendisi için âzâd ettiğin Cenâb-ı Hakk’a hibe ediyorum!” dedi. (İbn-i Manzûr, Muhtasaru Târîhi Dımeşk, VII, 25)
Velhâsıl, görünüşte bir köle, hakikatte ise bir marifet sultanı olan bu zât, gördüğü merhamet ve cömertliğe daha güzeliyle karşılık vererek bize de büyük bir ders veriyor.
İnsanlık abidesi bu güzel tabloları görünce, ‘ne oldu bize, diplomalı cahiller mi yetiştiriyoruz?’ diye hayıflanmak geliyor insanın içinden.
Sahi ne oldu bize?
Teknolojinin her tarafımızı kuşattığı şu dijital çağda, her şeyi bildiğimizi iddia ederken bilmediğimiz/kaçırdığımız bir şeyler mi var?
Sorunun cevabı bir başka yazı konusu. Şimdilik bununla yetinelim.
Selam ve dua ile…
İHSAN ÜNLÜ
Yorum Yazın